2019 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hava kirliliğini “insan sağlığı için karşı karşıya olduğumuz en ciddi çevresel tehdit” olarak tanımladı. Bu tehdidi göz ardı etmek, kendi sağlığımızı ve çevremizi daha büyük bir riske atmaktır. Bu blog, kentsel hava kirliliğinin kaynaklarına ve en sık karşılaşılan kirleticilere bir bakış atarak bu önemli konuya ışık tutacaktır.
Kentleşme ve hızlı sanayileşme, insanların yaşamlarını kolaylaştıran ve konforunu artıran birçok avantaj sunmuştur. Ancak, bu süreçler, hava kirliliği sorununu da beraberinde getirmiştir. Kentsel hava kirliliği, şehirlerin içinde ve çevresinde gözle görülür kirliliğe neden olan bir sorundur. Daha yoğun nüfusa sahip bölgeler, genellikle bu tür hava kirliliği sorunlarıyla daha fazla karşı karşıya kalmaktadır.
Hava kirliliği, sadece insan sağlığını değil, aynı zamanda bir bölgenin iklimini de etkiler. DSÖ’ye göre, her yıl 4,2 milyon ölüm, dış mekan hava kirliliğine maruz kalmanın bir sonucu olarak meydana gelmektedir. Kentsel hava kirliliğinin bazı doğal kaynakları olsa da, kaynakların çoğu insan etkisiyle meydana gelir ve büyük ölçüde insanların faaliyetlerine bağlıdır.
Kentsel hava kirliliğinin doğal kaynakları arasında volkanik patlamalar, yıldırım çarpmaları, yüzeyden yükselen toz ve doğal olarak oluşan partikül madde bulunur. Ancak, kentsel hava kirliliğine en fazla katkıda bulunan faktörler, ulaşım, evlerde kullanılan fosil yakıtlar, sanayileşme, enerji üretimi, yanma işlemleri ve tarım gibi insan kaynaklı etkinliklerdir. Ayrıca, güzellik ürünleri gibi bazı tüketici ürünlerinin de bu kirliliğe katkısı olabilir.
Kentsel Hava Kirliliği Kaynakları
Ulaşım
Özel araçların kullanımı, özellikle eski dizel modellerin kullanımı, kentsel hava kirliliğinin en büyük kaynağıdır. ABD Çevre Koruma Ajansı, uçucu organik bileşik (VOC) emisyonlarının yaklaşık %75’inin (ağırlık olarak) ulaşımdan kaynaklandığını tahmin etmektedir. Ayrıca, havadaki partikül madde miktarının yaklaşık dörtte biri, taşıtlardan kaynaklanmaktadır.
Fosil Yakıtların Ev İçi Kullanımı
Dünya nüfusunun yarısı hala yemek pişirme ve ısınma için katı yakıtlara güvenmektedir. Bu yakıtlar, odun, kömür ve kömür gibi, verimsiz sobalarda yakılmakta ve çevreye büyük miktarda sağlığa zararlı partikül madde ve iklimi ısındıran kirleticiler salmaktadır. Ayrıca, yaklaşık 1.2 milyar insanın evini kerosen lambalarla aydınlatmayı tercih ettiği tahmin edilmektedir. Bu durum, hava kirliliğine katkıda bulunmanın yanı sıra solunum ve kardiyovasküler hastalıkların riskini artırmaktadır.
Sanayileşme
Sanayileşme, aynı zamanda kentsel hava kirliliğinin başlıca nedenlerinden biridir, çünkü endüstrilerin bulunduğu bölgeler genellikle kötü hava kalitesi gösterir. Fabrikalar, fosil yakıtların yakılması ve kimyasalların kullanılmasından kaynaklanan birçok toksik gazı atmosfere salar. Bu gazlar birbirleriyle ve diğer atmosfer bileşenleriyle reaksiyona girer. Fabrikaların yaydığı havada asbest ve dioksin gibi kurşun ve krom gibi yaklaşık 80 farklı toksinin bulunabileceği tahmin edilmektedir.
Enerji Üretimi
Artan nüfusla birlikte enerji talebi de artmaktadır. Bu talebi karşılamak için, ucuz ve hemen kullanılabilir oldukları için fosil yakıtlar büyük ölçüde enerji üretmek için kullanılmaktadır. Kömürle çalışan enerji santralleri, kentsel hava kirliliğinin önemli bir kaynağıdır.
Yanma ve Tarım
Malzemelerin yanması, atmosfere toksik gazların salınmasına yol açan bir faaliyettir ve kentsel hava kirliliğine katkıda bulunur. Yanma, CO₂’yi serbest bırakırken, eksik yanma CO’yi serbest bırakır. Bu iki gaz da kentsel hava kirliliğine yol açar. Tarım faaliyetleri ayrıca NO₂ ve metan (CH₄) gibi diğer gazların atmosfere salınmasına neden olur.
Güzellik Ürünleri
Yapılan araştırmalara göre, güzellik ürünlerinin kullanımının kentsel hava kirliliğine katkı sağladığı öne sürülmektedir. Kozmetik ürünler ve parfümler, kullanıldıkları sırada serbest bırakılan VOC’ler içermektedir ve bu da kentsel hava kirliliğine katkıda bulunabilir. Nüfus artışıyla birlikte, bu tür güzellik ürünlerinin kullanımı artmakta ve dolayısıyla kirlilik seviyelerinde de bir artış gözlemlenmektedir.
Hava Kirleticileri
Kentsel hava kalitesi, havadaki belirli kirleticilerin miktarı tarafından belirlenir ve bu kirleticiler şunları içerebilir: Ozon (O₃), Partikül Madde (PM₁₀, PM₂.₅), Sülfür Oksitler (SOₓ), Azot Oksitler (NOₓ), Karbonmonoksit (CO) ve Uçucu Organik Bileşikler (VOC’ler).
Ozon (O₃)
Yer Seviyesi Ozon, insan sağlığına zarar veren bir kirletici olup, doğrudan atmosfere salınmaz. Bunun yerine, nitrojen oksitler (NOₓ) ve uçucu organik bileşiklerin (VOC’ler) güneş ışığının etkisi altında kimyasal reaksiyonları sonucunda oluşur. Başka bir deyişle, araçlar, enerji santralleri ve yanma süreçleri gibi kaynaklardan salınan kirleticiler, güneş ışığının etkisiyle ozon oluşturmak için etkileşime girerler. Oluşan ozon, sis oluşturabilir ve hava solunabilirliğini zorlaştırabilir.
Partikül Madde (PM10, PM2.5)
PM₁₀, aerodinamik çapı 10 µm’den daha küçük olan ince partiküllerdir ve PM₂.₅, aerodinamik çapı 2.5 µm’den daha küçük olan ince partiküllerdir. Solunduğunda, PM partikülleri akciğerlere derinlemesine nüfuz eder ve kana geçer. PM₁₀ ve PM₂.₅’nin konsantrasyonu, genellikle kentsel ortamlardaki hava kalitesini göstermek için en sık kullanılan bir ölçüttür. Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Türkiye ve Kore Cumhuriyeti, antropojenik (insan kaynaklı) faaliyetlerin bir sonucu olarak PM oluşumunun en fazla dikkate alındığı ülkelerdir. PM, solunum hastalıkları, kardiyovasküler sorunlar ve akciğer kanseri gibi ciddi sağlık etkileri ile ilişkilendirilir.
Sülfür Oksitler (SOₓ)
Kükürt oksitleri, alt atmosferde bulunan renksiz gazlardır. Bu gazlar, konsantrasyona bağlı olarak koku ve tat ile tespit edilebilirler. Bu kirleticilerin başlıca kaynağı, kükürt içeren fosil yakıtların yakılmasıdır. Özellikle yüksek kükürt içeriğine sahip kömürü yakarak çalışan termal enerji santralleri, dünya genelindeki antropojenik kükürt dioksit emisyonlarının başlıca kaynakları olarak bilinir. Evlerde kömür yakılması ve taşıtlardan kaynaklanan emisyonlar da yerel olarak yüksek sülfür dioksit konsantrasyonlarına katkıda bulunabilir. Kükürt oksitleri ayrıca yağmur suyuyla reaksiyona girerek sülfürik asit (asit yağmur) üretirler.
Azot Oksitler (NOₓ)
Azot, fosil yakınlarda bileşik olarak bulunur ve azot oksitleri, yakıtların yanma işlemlerinin bir sonucudur. Azot oksitleri, yüksek seviyelerde solunum sistemi üzerinde kötüleştirici bir etkiye sahiptir ve solunum yollarının iltihaplanmasına neden olabilir. Öte yandan, uzun süreli maruziyet, akciğer fonksiyonunu azaltabilir ve alerjenlere karşı tepkiyi artırabilir. NOₓ, Avrupa’daki antropojenik emisyonların çoğunluğunu oluşturur. Bu bileşikler genellikle enerji santralleri, taşıtlar ve endüstriyel ile evsel yanma süreçleri tarafından yayılır. Şehirlerde ise karayolu taşımacılığı başlıca nedenlerden biridir. Ayrıca, NOₓ, PM ve yer seviyesi ozonun oluşumuna katkıda bulunur.
Karbonmonoksit (CO)
Karbonmonoksit, son derece toksik, renksiz, kokusuz ve tatsız bir hava kirleticisidir. CO, benzin, doğal gaz, petrol, kömür ve odun gibi fosil yakıtların eksik yanması sırasında üretilir. CO’nun en büyük antropojenik kaynağı taşıt emisyonlarıdır.
Uçucu Organik Bileşikler (VOCs)
VOC’ler, düşük kaynama noktalarına sahip ve oda sıcaklığında buharlaşabilen bileşiklerdir. Bu bileşikler insan sağlığına zarar verebilir. VOC’lerin kaynakları arasında boyalar, vernikler, mumlar, yağ çözücü solventler, temizlik malzemeleri, yakıtlar, dezenfektanlar, kozmetik ürünler ve yapıştırıcılar bulunmaktadır. Ayrıca, sigara içme ve yakıt yakma da VOC’lerin üretilmesine neden olabilir. Bu bileşikler aynı zamanda ozon oluşumuna da katkıda bulunurlar.